Rakamlar, Hükümetin Kimliğini Ele Veriyor | Saadet Partisi
 
   

Rakamlar, Hükümetin Kimliğini Ele Veriyor

09.12.2020

Rakamlar, Hükümetin Kimliğini Ele Veriyor

Genel Başkanımız Temel Karamollaoğlu, haftalık basın toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulundu.

Bu haftanın önemli gündem başlıklarından birisi olan bütçe görüşmelerini ele alan Temel Karamollaoğlu, bütçedeki gelir-gider tablosu, bütçede öngörülen açık ve faiz rakamları üzerinden iktidarı sert bir şekilde eleştirdi.

Bu bütçenin, milletin bütçesi olmadığını belirten Karamollaoğlu, bütçenin torpilli şirketlerin bütçesi olduğunu söyledi. Açıklamasında asgari ücret konusunu da dile getiren Karamollaoğlu, bebek maması ve bezine yapılan zammı hatırlatarak; asgari ücretin bu şartlar göze alınarak belirlenmesini söyledi.

Aşı konusuna da değinen Karamollaoğlu; "niçin Çin aşısı tercih edildi, hangi firmalar aracılık etti" sorularını sordu.

İşte basın toplantısının detayları…

Bütçe Görüşmeleri

Kıymetli basın mensupları; malumunuz olduğu üzere, bütçe görüşmeleri devam etmektedir. Hemen belirtelim ki; bütçe, bir hükümetin kimliği ve ekonomi anlayışının aynasıdır.

Gelin, hep birlikte '2021 Bütçe' rakamlarına bir göz gezdirelim; bütçe beklentisi; 1 trilyon 101,1 milyar lira, bütçe giderleri ise; 1 trilyon 346,1 milyar lira… Böylelikle bütçe, 245 milyar lira “açık vermeyi” hedefliyor!

Bakınız, bütçede e en dikkat çekici rakamlardan birisi de faize ödenecek miktardr. İktidar, her yıl kırdığı faiz rekoruna bir yenisini daha eklemeye niyetli görünüyor… 2021 bütçe hedefinde faize ayrılan miktar; 179,5 milyar lira! Hemen belirtmek istiyorum ki; faiz hedefindeki bu dehşet verici rakam, bizi son derece endişelendiriyor.

Rakamlar, Hükümetin Kimliğini Ele Veriyor

Bütçe rakamları, bir iktidarın kimliğini ele verir. Bütçe’de faize ayrılan pay 179,5 milyar lirayken; yatırımlara ayrılan pay; 103.7 milyar lira, tarıma ayrılan pay ise; 22 milyar lira! Halbuki Gayri Safi Milli Hasıla üzerinden hesap edersek; milli gelirin en az %1’nin tarıma destek olarak ayrılması lazım. Yani 43 milyar lira ayrılması gerekirken, onun yarısı bir para ayrılmış. Kısaca söylersek; bu bütçe, ülkemizin iflasını gösteren bir bütçe! Bu bütçe, tükenmişlik bütçesi!

Sn. Cumhurbaşkanı, şiiri çok sever; hatta şiir sebebiyle başı derde girdi. Ben de kendisine Necip Fazıl’ın şu dizelerini hatırlatmakta fayda görüyorum:

"Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul;
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul.
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa;
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa!"

Bu Bütçe, Milletin Değildir

Kıymetli arkadaşlar; çok açık bir şekilde söylemek istiyorum: Bu bütçe, milletin bütçesi değil! Bu bütçede, Sivas’ta 500 liralık yardım için metrelerce kuyruk oluşturanlar yok! Bu bütçede, Saraçhane’de bir tas sıcak çorba için kuyruğa giren yüzlerce gariban yok! Bu bütçede, asgari ücretle çoluk çocuğunu okutmaya çalışan, evini geçindirmeye çalışanlar yok! Bu bütçede, işsizler yok, işçi ve memur yok!

Bu bütçede, Türkiye’nin seçilmiş/atanmış kişileri veya torpil geçilen şirketleri var! Bu bütçede, yap-işlet-devret ile yapılan otoyollar, köprüler var! Bu bütçede, 19 bin liralık işe; 17 milyon lira ödenen kimseler var!

Yine görülüyor ki; aslan payı, her yıl olduğu gibi bu yıl da rantiyeciye ve bir avuç mutlu azınlığa aktarılacak, yine en çok faiz lobisi kazanacaktır! Rakamlar, bunun habercisidir.

Bu Tablo, Türkiye’nin Acı Gerçeğidir.

Kıymetli arkadaşlar; çok acı ve üzücü bir tabloyu, içinde bulunduğumuz durumun anlaşılması için burada dile getirmek istiyorum. Bir markete girdiğimiz zaman, bebek mamalarının çalınmaması için kilitli kutularda muhafaza edildiğini görmeye başladık.  Peki bu tedbir niye alınıyor? Mamalar o kadar pahalanmış k; bazı anne-babalar, çaresizlikten ve yoksulluktan buna tevessül ediyorlar.

Bakınız son bir yılda; bebek bezi %40, bebek maması %32, süt %50 zamlanmış. Bir kutu mama, 200 liranın üzerine çıkmış! İşte bu tablo, Türkiye’nin acı tablosudur; ülkemizin ve insanımızın gerçeğidir.

Zam Teklifimizi Çarptırmak Ahlaksızlıktır

Bizim bazı ifadelerimizi çarpıtanlar oldu. Bir insan, bir şey söylediği zaman; onu anlamıyorsa, gelir sorar, düzeltmesini ister. Ama anlıyor da çarpıtıyorsa; bu düpedüz ahlâksızlıktır! Bu ahlâksızlığı yapanlar, hakikaten garibanın halini hiç anlamayanlar!

Biz ne dedik? Ekonomide iki rakam belirtilir; açlık sınırı ve yoksulluk sınırı. Normal şartlarda, bir ülkede hedef 8000 lirayı yakalamak olmalıdır. Bu bir yılda olmaz; ama bir süreç belirlenir, 10 sene sonra veya 15 sene sonra Türkiye’de yaşayan insanın eline yoksulluk sınırında bir ücretin geçmesi gerekir.

En önemli adımlardan birisi de; asgari ücretten vergi alınmaması ve primlerin de devlet tarafından karşılanmasıdır. Eğer bu yapılırsa; asgari ücret 2900 liranın üstüne çıkar ve 'eşel mobil' sistemi ile de enflasyonun üzerinde %7 reel zam yapılmalıdır.

Bu yapıldığı takdirde; 3300-3500 gibi bir rakama tekabül eder. Bu sağlanırsa, bundan sonra her sene bu yol takip edilirse; 10 yıl sonra asgari ücretlinin eline geçen para, yoksulluk sınırına yaklaşır.       
                                                                                                                                                             

Aşı Tartışmaları

Bu noktada bir başka konuya daha temas etmek istiyorum. Salgının etkisi ne yazık ki şiddetli bir şekilde hissediliyor. Dünyada aşı ile ilgili yapılan çalışmaları ise yakinen takip etmekteyiz.

Fakat burada, bazı soruları Sağlık Bakanlığımıza yöneltmek istiyorum. Aşı konusunda niçin Çin menşeli aşı tercih edildi? Bunu kaça alıyoruz? Bu aşıyı satın alma sürecinde hangi şirketler aracılık yaptı? Orada 10 olan, burada 15’e mi satılacak, yoksa 80 mi; bilmek istiyoruz.

Niçin şeffaflık yok? İlk dalgada başarılı bir şekilde götürülmeye çalışılan süreç, rakamların şeffaflığını kaybetmesi ile ne yazık ki akamete uğratıldı. Haliyle; Covid-19 salgın sürecini şeffaf götürmeyen iktidarın, aşı ile ilgili aldığı kararlara da güvenemiyoruz. Bu sorulara cevap verilmesinin doğru olacağını düşünüyoruz.

AB Zirvesi

Muhterem arkadaşlar; Türkiye’nin karşı karşıya kaldığı en önemli sorunlardan birisi; AB zirvesinin yapılmasıdır. AB zirvesinde alınacak kararlar sonrası, Türkiye’nin ciddi yaptırımlar ile karşı karşıya kalması söz konusu.

AB Parlamentosu'nda şaşalarla karşılanmış bir ülkeydik; şimdi ise tam tersi! Biz, AB aşığı değiliz! AB üyesi bir Türkiye olabilir mi? Olabilir; ama Türkiye, İslam ülkeleri ile yaptığı anlaşmalara sadık kalacaksa bu olabilir. Bunu, rahmetli Erbakan Hocamız söylemişti zamanında…

Belirtelim ki; biz, Mavi Vatan ve Doğu Akdeniz gibi konularda hükümetin yanındayız.